Bu yazıyı Adem Güneş’in aile içi iletişim ile ilgili programını
dinledikten sonra yazmaya karar verdim. İki tane canım kadar sevdiğim oğlum var
ve zaman zaman onlarla iletişim problemi yaşıyorum. Benim düşünceme göre
onlarda bir problem yok. Çünkü onları yetiştiren ve bugüne hazırlayan,
karakterinin oluşmasına yardım eden ne yazık ki biz ebeveynleriz. Allahın bize
emanet ettiği yavrularımıza iletişim kurmayı nasıl ve ne kadar doğru
öğretiyoruz?
Adem Güneş, iletişimi bir şey aktarılıyor, iletiliyor ve size
karşılık da geliyor ise gerçekleşmiş kabul ediyor. Çocuklarımız veya diğer
insanlarla kurduğumuz bu sağlıklı iletişimin adı da diyalog. Sağlıklı
bir çocuğun, sağlıklı iletişimi olan bir aile içerisinde ortaya çıkacağı da bir
gerçek. Sağlıklı iletişim diyalog ise sağlıksız iletişim nedir? Sağlıksız olan
iletişimden biri monolog. Adından da
anlaşılacağı üzere “mono” yani tek taraflı olan iletişim. Bu nasıl oluyor peki?
Bu iletişim şeklinde bir taraf devamlı akıl veriyor ve öteki taraf da devamlı
akıl alıyor. Bu cümleleri duyduğumda bir anne olarak çoğunlukla oğullarıma
monolog uyguladığımı fark ettim. Sanki zamanım check listlerden oluşmuş,
otomatiğe bağlamış gibi pek çok yapılması gerekenler var ve bunlar her
yapıldığında listeme bir artı ekliyor gibiyim. Bir örnek vermek gerekirse büyük
oğlum eve geldiğinde selamlaştıktan sonra ellerini yıka talimatı ile
karşılaşıyor. Daha sonra “okul formanı
değiştir, eşofmanlarını giyin” gibi monologlarım devam ediyor. Monolog diyorum
çünkü ben ondan bu söylediklerime karşılık beklemiyorum sadece talimatlarımın
yapılmasını istiyorum. Ancak bunlar benim isteklerim. Kendi mantık çerçevemde
okuldan getirdiği mikroplardan arınması için yapılması gerekenler. Ancak o anda
oğlumun beklentileri ya da içinde bulunduğu ruh hali hakkında bir bilgim yok.
Oysa ki ben bir şey söyleyeceğim çocuğumun ruh dünyasında ‘nasıl algılanıyor’u
bilmek için de oğlumdan bir cevap bekleyeceğim ki iletişim kurmuş olalım. Adem
Güneş’e göre söylediğimizin söylediğimiz gibi algılandığını anlamak için “anladın
mı?” gibi sorular da yanlış çünkü dikkat ettiyseniz çocuklar “anladım” der ama
yapmaya devam ederler çünkü onların algıladıkları bizim söylediğimiz ya da
söylemek istediğimiz olmayabilir. Ben son zamanlarda buna dikkat ediyorum ve
çoğunlukla anladım dedikten sonra açıklamasını istiyorum ve fark ediyorum ki
ona söylediğim şeyi tam ve doğru aktaramamışım. Oğlum kendi kafasında
söylediklerimin içinden birkaç kelimeyi alıyor ve onların üstünde algısını
geliştiriyor. Oysaki benim söylemek istediğim bambaşka bir durum olabiliyor.
Monolog gibi sağlıksız iletişimde triolog’larda var (Yani üçlü ,
dörtlü iletişim şekli). Yavrularımız bizimle bir şey paylaşmaya çalışırken ortamda
3. şahıs varsa bizler de bir çocuğumuza cevap veriyor, bir ortamdaki insana
cevap veriyor bir de gözümüzün ucuyla televizyona bakıyorsak (ki farkındaysanız
pek çok uyarıcı bir arada) paylaştığımız iletişim trialog’muş.
Yavrularımızla iletişime girerken, çocuğumuza dönmemiz, göz göze
gelmemiz, çocuğun ne söylemek istediğini anlamaya çalışmamız gerekiyor. Bu ona,
söylediklerinin tarafımızca dinlendiğini ve onunla ilgilenildiğini
gösteriyormuş.
Aslında bu konuda yazılması gereken çok şey var. Araştırmalarıma devam
edeceğim. Umarım siz de benim faydalandığım gibi yazımdan faydalanabilirisiniz.
Sevgiyle kalın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder