4 Mart 2014 Salı

EVDE PEYNİR YAPIMI


Son dönemlerde evde peynir yapmaya takmış durumdaydım. Dışarıdan aldığımız peynir, ekmek gibi ürünlere ne kadar güveneceğimizi bilmiyorum bu yüzden hemen hemen her şeyi elimden geldiğince evde yapmaya çalışmak istiyorum. Yoğurt—tamam, tereyağı ----tamam, evde peynir? İşte o da tamam olmalıydı. Ve elbette ki başardııııııııım J nasıl mı işte onu resim resim sizinle paylaşacağım. Ben 5 kg çiğ süt ile yapıyorum. Pastörize süt veya kaynamış süt ile ne yazık ki olmuyor (denedim ordan bilyorum).

MALZEMELER

5 KG süt (sütçünüzden aldığınız güzel bir süt)

5 kg su

1 çay bardağı tuz

1 tatlı kaşığı bitkisel bazlı peynir mayası (eczanelerde bulabilirsiniz)

2 çorba kaşığı yoğurt

Süzmek için bez kese

YAPILIŞI

Sütümüz derince bir tencere alıyoruz. Isıtmaya başlıyoruz. Küçük parmağımızı ısırıncaya kadar aynen yoğurt mayaladığımız ısıya getirerek yaklaşık 35-40 dereceye getiriyoruz. Eğer yoğurt mayalıyorsanız bunu anlarsınız. Unutmayın sütte brucella gibi hastalıklar olabilir. Önce tereddüt ettim ancak daha sonra pastörize edeceğimiz için içim rahatladıJ
 Isıttığımız ve altını kapattığımız süte yoğurdumuzu ve 1 tatlı kaşığı mayamızı döküp bekliyoruz.
 
 
 Oda sıcaklığında beklettim ve üstüne hiçbir şey örtmedim. 40-45 dakika sonra sütümüz mayalanıyor. Kalıp gibi oluyor. Bir bıçak yardımı ile katılaşmış (yoğuttan biraz daha katı) peynirimizi tencerede kesiyoruz.

 
Altını açıp sarı suyunu bırakacak şekilde karıştırıyoruz. Yine elimizi ısıracak hale gelecek daha fazla değil.
 
Ocaktan alıp süzme torbamıza koyuyoruz. Süzülen suyu ben atmıyorum Çiçekleri sulayabilirisiniz. 2-3 saat torbanın içinde mayalanmasına devam etmesini bekleyeceğiz.

 
Daha sonra keseden çıkartıp küçük küçük parçalar halinde keseceğiz.
 

5 kg suyu bir tencerede kaynatıyoruz. İçine 1 çay bardağı tuzu ekliyoruz tuz içinde eriyor.

Küçük parçalara ayırdığımız peynirimizi bir süzgeç yardımı ile şekildeki gibi karıştırarak eritip sünecek hale getiriyoruz.
 
Yaptığımız bu sünen peyniri alıp bir güzel yoğuruyoruz ve içindeki suyu dışarı atıyoruz.
 
 
Şimdiden peynirimiz pastörize oldu bileJ belirli şekillerdeki kaplarda soğumaya bırakıyoruz.
 
 Peynirimiz hazıııııır. Afiyet olsunJ  eğer tarifimden yararlanarak peynir yapımını deneyenler olursa lütfen bana da mesaj atar mısınız? şimdiden teşekkürler....

AİLE İÇİ İLETİŞİM



Bu yazıyı Adem Güneş’in aile içi iletişim ile ilgili programını dinledikten sonra yazmaya karar verdim. İki tane canım kadar sevdiğim oğlum var ve zaman zaman onlarla iletişim problemi yaşıyorum. Benim düşünceme göre onlarda bir problem yok. Çünkü onları yetiştiren ve bugüne hazırlayan, karakterinin oluşmasına yardım eden ne yazık ki biz ebeveynleriz. Allahın bize emanet ettiği yavrularımıza iletişim kurmayı nasıl ve ne kadar doğru öğretiyoruz? 

Adem Güneş, iletişimi bir şey aktarılıyor, iletiliyor ve size karşılık da geliyor ise gerçekleşmiş kabul ediyor. Çocuklarımız veya diğer insanlarla kurduğumuz bu sağlıklı iletişimin adı da diyalog. Sağlıklı bir çocuğun, sağlıklı iletişimi olan bir aile içerisinde ortaya çıkacağı da bir gerçek. Sağlıklı iletişim diyalog ise sağlıksız iletişim nedir? Sağlıksız olan iletişimden biri monolog.  Adından da anlaşılacağı üzere “mono” yani tek taraflı olan iletişim. Bu nasıl oluyor peki? Bu iletişim şeklinde bir taraf devamlı akıl veriyor ve öteki taraf da devamlı akıl alıyor. Bu cümleleri duyduğumda bir anne olarak çoğunlukla oğullarıma monolog uyguladığımı fark ettim. Sanki zamanım check listlerden oluşmuş, otomatiğe bağlamış gibi pek çok yapılması gerekenler var ve bunlar her yapıldığında listeme bir artı ekliyor gibiyim. Bir örnek vermek gerekirse büyük oğlum eve geldiğinde selamlaştıktan sonra ellerini yıka talimatı ile karşılaşıyor. Daha sonra  “okul formanı değiştir, eşofmanlarını giyin” gibi monologlarım devam ediyor. Monolog diyorum çünkü ben ondan bu söylediklerime karşılık beklemiyorum sadece talimatlarımın yapılmasını istiyorum. Ancak bunlar benim isteklerim. Kendi mantık çerçevemde okuldan getirdiği mikroplardan arınması için yapılması gerekenler. Ancak o anda oğlumun beklentileri ya da içinde bulunduğu ruh hali hakkında bir bilgim yok. Oysa ki ben bir şey söyleyeceğim çocuğumun ruh dünyasında ‘nasıl algılanıyor’u bilmek için de oğlumdan bir cevap bekleyeceğim ki iletişim kurmuş olalım. Adem Güneş’e göre söylediğimizin söylediğimiz gibi algılandığını anlamak için “anladın mı?” gibi sorular da yanlış çünkü dikkat ettiyseniz çocuklar “anladım” der ama yapmaya devam ederler çünkü onların algıladıkları bizim söylediğimiz ya da söylemek istediğimiz olmayabilir. Ben son zamanlarda buna dikkat ediyorum ve çoğunlukla anladım dedikten sonra açıklamasını istiyorum ve fark ediyorum ki ona söylediğim şeyi tam ve doğru aktaramamışım. Oğlum kendi kafasında söylediklerimin içinden birkaç kelimeyi alıyor ve onların üstünde algısını geliştiriyor. Oysaki benim söylemek istediğim bambaşka bir durum olabiliyor.    

Monolog gibi sağlıksız iletişimde triolog’larda var (Yani üçlü , dörtlü iletişim şekli). Yavrularımız bizimle bir şey paylaşmaya çalışırken ortamda 3. şahıs varsa bizler de bir çocuğumuza cevap veriyor, bir ortamdaki insana cevap veriyor bir de gözümüzün ucuyla televizyona bakıyorsak (ki farkındaysanız pek çok uyarıcı bir arada) paylaştığımız iletişim trialog’muş.

Yavrularımızla iletişime girerken, çocuğumuza dönmemiz, göz göze gelmemiz, çocuğun ne söylemek istediğini anlamaya çalışmamız gerekiyor. Bu ona, söylediklerinin tarafımızca dinlendiğini ve onunla ilgilenildiğini gösteriyormuş.

Aslında bu konuda yazılması gereken çok şey var. Araştırmalarıma devam edeceğim. Umarım siz de benim faydalandığım gibi yazımdan faydalanabilirisiniz. Sevgiyle kalın…